S.A. Arkadaşlar,
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru ilerliyoruz. Böyle olunca da insan bazı şeyleri sorgulamıyor değil. Bu saatte ne mi yapıyorum, birkaç gün sonra gireceğim sistem dizayn mülakatına hazırlanıyorum (belki siz bu yazıyı okurken çoktan girmişimdir :). Bir yandan Filistin'deki zulüm diğer yandan 3 ayların içinde olmamız, ama benim teknik bir mülakata hazırlanıyor olmam...
İnsan dönem dönem durup kendini sorgulamalı. Ben ne yapıyorum, neden yapıyorum, yapınca ne olacak, yapmazsam ne olacak gibi soruların cevabını aramalı. Bunu açıkça söylemek gerekirse zaman zaman yapıyorum, cevabını bulabiliyor muyum bilmiyorum ama zaman zaman düşünüyorum. Bazen de cevaplarım arasında tutarsızlık olmuyor da değil, ama inandığım değerlerin dışına çıkmamaya özen gösteriyorum, en azından bunun için mücadele etmeye çalışıyorum. Uzun süredir yazı yazmaya ara vermiştim, vaktimi daha farklı konulara ayırmanın daha doğru olacağını düşündüm, öyle de yaptım. Zaman zaman bazı yazılar yazsam da bunları Linkedin üzerinden hala gönderi olarak göndermiyorum, onun yerine belirli aralıklarla Filistin'deki olaylara farkındalık oluşturabilmek adına birer gönderi yayınlıyorum. Keza Twitter'dan destek olmaya çalışıyorum. Bu nasıl ve ne kadar farkındalık meydana getiriyor bilmiyorum ama karınca misali tarafımızı ve mücadelemizi ortaya koyuyoruz.
Peki ben bu düşüncemdem vaz mı geçtim derseniz, hayır vazgeçmedim, bir yandan hayat da devam ediyor. Her ne kadar üzülsek de bir şeyler yapmaya çalışsak da (yeterliliği tartışılır, belki de tartışılmaz oldukça yetersizdir) hayat mücadelesi devam etmekte. Aslında bu hayat mücadelesi dışında müslüman güçlü olmalıdır. Hadisi şerifte de belirtildiği gibi "Güçlü mü'min zayıf mü'minden daha üstün ve daha hayırlı ve Allah'a daha sevimlidir". Öyle olmasa belki de biz şuan Filistin'deki zulüme seyirci olmak zorunda kalmayacaktık. O yüzden dünya hayatında da güçlü olabilmeliyiz, ama neden ve kimin için güçlü olacağımızı aklımızdan çıkarmamalıyız. Şüphesiz başka bir hadisi şerifte belirtildiği gibi "Ameller ancak niyetlere göredir".
Şimdi bu teknik mülakata çalıştığımda gecenin bu saatinde ben doğruyu mu yapıyorum diye kendime sorduğumda biraz duraklıyorum ve niyetimi sorguluyorum. Ben bu isteğimi, mücadelemi Allah'ın rızası için mi ortaya koyuyorum yoksa nefsani arzular için mi ortaya koyuyorum. Yani daha iyi bir işim, daha iyi maaşım olsun diye mi yapıyorum (bunların bir insanda olmasında hiçbir beis yok, sadece bu amaç mı araç mı insan kendini sorgulamalı.). Buna cevap vermek yerine herkes kendi nefsine sorsa daha güzel olur herhalde.
Ümidim ve isteğim Yüce Allah'tan odur ki niyetimin halis olması. Dünya metasını kendi rızası için istiyor olmak ve bunu hiçbir zaman amaç haline getirmemek... Vaizin de söylediği gibi "dünya malı kalpte değil cepte olmalıdır, gerektiğinde çıkarıp verebilmelidir".
Çalışmaya ufak bir verip böyle düşünceye dalmış iken bunu yazıya dökmeye çalıştım, öncelik söylediklerim kendi nefsime, belki ufuk dünyanıza da güzel bir şeye vesile olursa ne ala ...
Yaşasın tam bağımsız Filistin...
Bağımsız Mescid-i Aksa kubbesi altında görüşmek duasıyla...
"Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır. Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır." Bakara (153-157)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder