Selamün Aleyküm Arkadaşlar,
Son birkaç yazımızda şirketler ve tutumlarına dair olumsuz bazı durumlardan bahsediyorum. Kendi açımızdan baktığımızda haklı olduğumuz durumlar elbette mevcut lakin ne kadar haklı da olsak yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımız var. Haklı iken haksız duruma düşmemek gerek, kazandığımız paraya Allah muhafaza şüpheyi karıştırmamak lazım diye düşünüyorum. Neden diyorsanız buyurun başlayalım.
Maalesef ülkemizde adalet kelimesi ve bunun karşılığı giderek daha da zayıflıyor. Buna her birimiz herhalde şahit oluyoruzdur. Adaletin sağlanmadığı yerde de herkes kendi hakkını kendi imkanlarıyla sağlamaya çalıştığı noktada bildiğiniz üzere anarşi çıkar. Böyle bir durumdan herkesin zararlı çıkacağı gün gibi aşikardır. Genel resimden çıkıp biraz daha özel bir örnek üzere devam edecek olursak da çalışanlar olarak bazen şirketlerimiz tarafından haksızlığa uğrayabiliyoruz. Verdikleri sözü tutmayabilirler, haksız yere işten çıkarma yapabilirler veya mobbing yaparlar... Bunların bazılarına karşı hukuki yollara başvurabiliyorken bazılarına ise, verilen sözler tutulmadığında, sadece kandırılmakla da kalabiliyoruz. Özellikle böyle durumları çoğu insan gibi bizlerin de sindirmesi gerçekten zordur. Böyle bir durumda ya şirkete küser, ya yeni bir iş arayışına girer veya kendi çapımızda şirkete zarar vermeye çalışır halde bulabilir kendimizi.
Farklı sektörlerde çalışanların performansını ölçmek nispeten daha kolaydır. Örnek vermek gerekirse bir fırıncının günlük çıkardığı ekmek sayısı az çok bellidir veya fabrikada çalışan bir işçinin yaptığı iş de öyledir. Ancak özellikle yazılım sektöründe bu işleri tespit etmek uzun vadede mümkün olsa da kısa vadede bunları tespit etmek daha zor olabiliyor. Bunu bilen kişi vites küçültüp yapması gerekenleri de yapmaz hale geldiğinde işin içinden çıkılmaz bir yola girebiliyor. Burada hayatın doğal akışından kaynaklanan moral bozukluğu veya istem dışı motivasyon kayıplardan bahsetmiyorum. Hepimiz insanız ve böyle şeylerin olmasını çok doğal karşılıyorum, ancak kasti yapılan durumlara aynı şekilde bakmadığımı söylemeliyim. Çuvaldızı şirketlere batırmadan iğneyi kendimize batırmayı unutmamalıyız.
Bazen farklı kişilerle konuştuğumuzda bazı tutumları sergileyen şirketlerin bunu fazlasıyla hak ettiğini söylüyorlar. Kendi pencerelerinden haklı gibi gözükseler de içinde bulunduğumuz şirketten hala bir ücret alıyoruz ve bunun karşılığını mümkün mertebe verebilmeliyiz. Birçok şey söylense de işimize gelmediğinde çekip gitmek de bir seçenektir. Zorumuza gitse de dik duruşumuzdan bir şey kaybetmemeliyiz diye düşünüyorum.
Kısa vadeli bu tarz durumlarda intikam alma, kendince şirkete zarar verme gibi şeyler farkında olmasak da yine kendimize zarar veriyoruz. Kişiliğimizden ödün veriyoruz, işini yapan mesai arkadaşlarımıza zorluklar çıkarabiliyor veya onların daha fazla efor harcamasına sebep olabiliyoruz. Dünya küçük, sektörler daha da küçük. Kendimize de bu lekeyi sürmemek, arkadaşlarımızın bizi bir şirkete davet ederken kafasına ufak bile olsa bir acaba getirmemek en güzeli olmaz mı?
Özetleyecek olursak son dönemlerde ülkece/şirketlerce zor süreçler geçirsek de her iki tarafın da empati duygusunu önde tutarak birbirlerine ve kendilerine saygıyı kaybetmemeleri çok önemli. Şirketlerin kapitalizmin lanetinden, çalışanların da anarşinin bataklığından kendilerini muhafaza etmesi çok önemli. Hayatın da bir sınav olduğunu unutmadan Allah'ın razı olacağı şekilde hayatlarımızı sürdürebilmek duasıyla...
Yazıyı aşağıdaki hadis-i şerif ile bitirelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder