Selamün Aleyküm Arkadaşlar,
Bugün maalesef biraz acımsı bir olay olan işten çıkma / çıkarılmaya dair bazı düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Her ne kadar üzücü bir olay da olsa güzel bakıldığında bunun da kendine göre avantajları olabilir. Şairin de dediği gibi "ayrılıklar da sevdaya dahil" diyerek yazımıza başlayalım.
Bildiğiniz üzere son dönemlerde ülkece zor dönemlerden geçiyoruz. Şirketler de bu işten nasibini fazlasıyla alıyor. Özellikle pandemiden sonra birçok yazılım firmasının işten çıkarmalar yaptığına hep birlikte şahit olduk. Kimisi de çalışanlarını hibrite veya tam ofise çağırdı veya belirli şartlar karşısında işten çıkarmalar başladı. Bu ve benzer başka durumları da ele alarak bu işten çıkarmalar nasıl olmalı nereden başlamalı gibi birkaç soru sormak istiyorum. Cevaplarını herkes kendine göre verse daha doğru olsa gerek. Birçok büyük şirketin içeride birden çok projesi vardır. Bazıları asıl parayı kazandığı projedir, bazıları ise yatırım yaptıkları ve paralar kazanmayı hedefledikleri nispeten daha küçük projeler olabilir. Böyle bir durumda işten çıkarmaya bu küçük projelerde çalışan insanlardan mı başlamalı? O projede kimin çalıştığına bakmadan çıkarmak mantıklı mıdır? Yoksa farklı ekiplerden başka elemanlar çıkarıp buradaki memnun olduğu kişileri o projelere mi kaydırmalı? Tabi buradaki performans ve metrik olaylarına hiç girmiyorum bile. O bambaşka bir konu...
Ya da projelerden bağımsız son 6 ayda giren herkesi mi işten çıkarmalı? Ne de olsa işten çıkarıldıklarında ihbar dışında herhangi bir hakları yoktur ve hızlı işten çıkarılabilirler. Ayrıca hem projeye hem de içerideki ekiplerle kaynaşmadıkları için onları savunan da pek çıkmaz. Ne kadar da basit ve kolay bir yöntem değil mi...
Birkaç yıl önce bir şiketin başka bir ekonomik krizde içerideki en yüksek maaşlı çalışanlarını çıkarttıklarını duymuştum. "Dinazor" dediğimiz veya belki de dinazor olmayıp yüksek maaş alan yönetici tayfasından birçoğu işten çıkarılabilir. Ne de olsa asıl işi yapanlar değiller, daha çok toplantı yapıp farklı konularda kararlara veriyorlar ama asıl işi çıkaran yazılımcıdır, o yüzden üretimi de çok etkilemez. Ayrıca yıllardır kıdem bekleyenlere de güzel bir kapı açılmış olmaz mı? Fena fikir değil gibi ha, ne dersiniz?
Ne de çok düşündük ya, çıkaralım jr yazılımcıları. Zaten şirketin sırtında yükler. Hem işi öğretiyoruz hem deneyimli yazılımcıların vaktileri gidiyor. Hep biz mi yetiştireceğiz bu arkadaşları, zaten zor durumdayız. Çıkaralım hepsini gitsin, tecrübeli yazılımcılarla yolumuza devam ederiz, gerekirse ileride birkaç kişi yine alabiliriz. Bu fikir de fena gibi durmuyor aslında...
Bir deneyimli yazılımcı çalıştıracağımıza onun işini kısmen yapabilecek üç tane kafası çalışan genç yazılımcı ile devam ederiz. En güzeli deneyimli yazılımcılardan kurtulalım. Hem yükleri fazla, hem zaten kolaylıkla da iş bulabilirler hem de gençlerin önü açılmış olur. Ee işler sıkışırsa da gençlerin sırtına kırbacı vururuz, gerektiğinde "biz bir aileyiz" deriz her türlü bu işlerin altından kalkarız. Çok mu mantıklı geldi yoksa...
Bir diğer yöntem de çalışanları farklı şekillerde çıkmaya teşvik etmek diyelim en kibar tabiriyle. Düşük veya ertelenen zam oranları veya çok da tahmin edemeyeceğimiz yöntemler elbette ki mevcut. Bu şekilde ne kimseyi çıkarmış olursunuz ne de bir hak ver zorunda kalırsanız. Hiç fena fikir gibi durmuyor aslında, tabii kimlerin çıkacağına sizin karar vermemeniz dışında...
Tüm bunlardan önce aslında bu hale neden geldiğimizi iyice irdelemek çok iyi olacaktır, bazen bütün önlemlere ve analizlere rağmen bu tarz kararlar almak zorunda kalabilir ya da birileri bizim hakkımızda bu kararları alabilir. Her şeye rağmen düştüğü yerden kalkmayı bilmek gerekir. Ne işveren için dünyanın sonudur ne de işçi için. Zor kararlar alınsa dahi bunların nasıl alındığı da en az neden alındığı kadar önemli. O yüzden her kimi hangi koşulda çıkartacak olursak olalım, o kişinin hakkını en iyi şekilde vermek gerekir. Yoksa bu işi yapmanın çok farklı iyi ve güzel yolları var. Rabbim her iki tarafı da bu durumlarda istikamet yolunda olmayı nasip eylesin.
Yazıyı aşağıdaki hadis-i şerif ile bitirelim
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu” demiştir: “Ben kıyamet günü şu üç (grup) insanın düşmanıyım: Benim adıma and içtikten sonra sözünden cayan kişi. Hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kişi. Ücretle bir işçi tutup işini gördüren ve işçinin ücretini vermeyen kişi.”
(Buhârî, Büyü 106, Icâre 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ruhun 4)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder